UMUDUN BESİNİ

 Şu günlerde kimle karşılaşsam yaşamın zorlukları karşısında gelecekten bir beklentisinin kalmadığını, ümidinin gittikçe azaldığını ve hatta hiç umudu kalmadığını söylüyor. Zorluklar karşısında insanın zaman zaman karamsarlığa kapılıp mücadele etmeyi bıraktığına tanık olmaktayız. İşte bu durum insanın kendisine zarar vermekten başka bir işe yaramamaktadır. Sadece kendine zararıyla kalsa neyse, bu duygu bulaşıcı bir hastalık gibi, kısa sürede her yanı sarmaktadır. Sanırım en tehlikelisi de budur. Yani toplumsal umutsuzluk. 

Hepimizin geleceğe ilişkin umut ve planları olduğu gibi, doğanın da kendi içinde plansız bir doğal döngüsü vardır. Bu ikisi arasında çabalayıp ayakta kalmaya çalışıyoruz. Bizim dışımızda gerçekleşen birtakım olaylar söz konusu olduğunda, umut etmek bir işe yaramıyor. Dışarıda kara bulutları gördüğümüzde inşallah bugün yağmur yağmaz diye umut etmemiz bir işe yarıyor mu? Uzmanlar, beklenen deprem diye sürekli uyarıp duruyorlar.  Oturduğumuz yerden inşallah gerçekleşmez diye beklemek boş bir umut olmanın ötesinde neye yaramaktadır?  

YA ATALARIMIZ DA PES ETSELERDİ

Atalarımız, ateşin kullanılması, tekerleğin icadı, yabani bitkilerin ehlileştirilmesi, atın ve köpeğin evcilleştirilmesi gibi işlerde hiçbir çaba harcamayıp, o ilkel yaşam koşulları karşısında pes etmiş, umutsuzluğa düşmüş olsalardı, bugün belki de insan nesli çoktan tükenmiş olurdu. Ya da en iyi ihtimalle hala mağaralarda yaşıyor olurduk. Oysa insanlık başından beri yaşam zorlukları karşısında oturup durmak yerine, umut ve düşüncelerini yaşama geçirerek gelişme sağlamıştır. Tamamen bize bağlı olan, bizim kendi akıl, bilgi ve becerimizle ortaya çıkardığımız bu gibi gelişmelere uygarlık diyoruz. Ve bu gelişim ağır aksak da olsa sonsuza kadar devam edecektir. Bütün bunlar umudun akılla, bilgi ve beceriye dönüşmüş hali değil midir? 

Basit bir alet olan şemsiye ile bugün yağmura meydan okuduğumuz gibi, biraz uzak görünse de insanlık birikiminin en değerli mirası bilgiyi, akılla beceriye dönüştürüp, günün birinde biz de Japonya gibi depreme meydan okuyacağız.

UMUT GELECEĞİ KURGULAR

"Umutsuzluk” yaşanıp bitmiş, geçmişte kalmış duygulardan beslenir.  Umut ise geleceğimizi kurgulamamıza yol açar.  Yaşamımız, biz ona ne verirsek bize fazlasıyla geri verir.  Onu önce kendi içimizde içselleştirmeliyiz.  

Eğer birisi hasta yatağında iyileşmeyeceğine inanmışsa, ona verilen ilaçların bir yararı olmayacaktır. Oysa ben bunu yenebilirim diye düşünerek güzel şeyler umut etmek, aldığımız ilaçlardan daha fazla etki edecektir. Bu durum insan için olduğu kadar toplumlar için de aynı sonucu vermektedir.

Bu duygularla" umudumuzun giderek arttığı ve gönüllerimizde bahar çiçeklerinin açtığı" yeni bir yıl diliyorum. 2025 tüm insanlık ve ulusumuza kutlu olsun.

(Bartın Gazetesi’nin 31 Aralık 2024 tarihli sayısında yayınlanan Mehmet DEMİRCİOĞLU yazısı)




Yorum Gönder

0 Yorumlar