Çarşıda, pazarda ya da sokakta yere çöp atan, yüksek sesle küfürler savuran, ya da trafikte kural tanımayan birilerini uyardığımızda; “ne var, ne bakıyorsun?” ya da “sana ne be adam, git işine” Deyince, verdiği tepkiye şaşırıp kalıyoruz. Hatta korkuyoruz bile. Bazen korktuğumuz başımıza gelmiyor da değil.
Ne var ki;
En güzel sözcük bile gülünç duruma düşer, onu dinleyen kulak çarpıksa eğer. Etkili olamıyorsan her şey ruhsuz kalıyor, kendini üzme. Çünkü, bataklığa düşen bir taş, halkalar oluşturmaz” Diyor. Goethe.
İyi de ne yapacağız? Kabullenip oturacak mıyız?
Çoğu kez en iyi insanların, az sayıda seveni olmasını,
ve dünyanın büyük bölümünün de kötüyü iyi sanmasını ve kutsamasını,
her gün yaşayarak görüyoruz. Bu bir felaket değil mi?
Peki, nasıl korunacağız bu felaketten?
Bu felaketin dünyamızdan kovulacağından çok kuşkuluyum.
Öyle ki sığ olan sığ olanla, sıradananlaşıp kaynaşıyor. Ve onlar, kendileriyle aynı türden olanları övüyor ve yüceltiyorlar. İşte bu yüzden güzel görünüyor köpek, köpeğe. En güzel varlık gibi geliyor keçi, keçiye
Yine de “enseyi karartmayalım” Çetin Altan’ın dediği gibi güzel şeyler düşünelim ve söyleyelim. Ben de güzel şeyler söylemek isterdim ama ne yapayım? Pek de olası görünmüyor yakın bir gelecekte bunun düzeleceği. Sizce de öyle değil mi?
(Bartın Gazetesi’nin 28 Kasım 2025 tarihli sayısında yayınlanan Mehmet Demircioğlu köşe yazısı)

0 Yorumlar
Teşekkürler ...