1962'de Amerikalı yazar Edward Albee'nin yazdığı "Kim korkar
hain kurttan" adlı oyun evliliklerinde çöküş yaşayan bir
çiftin aşkla nefret arasında gidip gelen hallerini konu alır.
Tesbihte hata olmaz derler.
Bir benzetme yapacak olursak bizim
belediyede son yaşanan durum da bunun köstebek halidir.
Eger gizli
saklı bir işimiz yoksa, kapalı kapılar ardında bilinmesini,
duyulmasını istemediğimiz bir iş yapmıyorsak, şeffaf bir
yönetim anlayışına sahipsek korkacak, çekinecek bir şeyimiz de
yok demektir.
O halde köstebek var diye şikâyet etmememiz gerekir.
Kendisine ve yaptıkları işe güvenen, kendisinden ve yaptıkları
işten emin olan kimse-kimseler köstebekten korkar mı?
Ben olsam
makam odamın kapılarını da kaldırır. külliyen her şeyimi göz
önünde şeffaf yapardım. Seçim vaatleri arasında şeffaf yönetim
sözü de yok mu zaten?
Duyulmasını, bilinmesini istemediğimiz
nedir ki?
İhaleler değildir herhalde, ki bu elektronik ihale takip
sisteminde açıkça görülüyor zaten.
Başka ne var ki sizi
rahatsız etsin? Çekindiğiniz bir şey mi var? Bırakalım herkes
duysun, bırakalım herkes bilsin, nihayetinde yaptığınız her iş
bu millet için, bu şehir için değil mi?
GİTSEYDİM SORARDIM!
Eğer gitseydim gazeteciler günü etkinliğine, sayın başkana bu
konuyu ortaya attığında yani belediyede köstebek varlığını
işaret ettiğinde bunu sorardım.
Neden gitmediğime gelince?
Bartın'ın Rıza'sı sayın başkanımızın düzenlediği
etkinliklerin basına daveti sadece belediyenin whatsapp grubundan
yapılıyor. cemal akın döneminde ve ondan önceki dönemlerde
(Yalçınkaya'nın önceki 8,5 yıllık dönemi dahil) bu davetler
telefonla yapılır, belli başlı gazeteciler başta olmak üzere
sözlü davette bulunulurdu.
Ayrıca isme de mektupla davetiye
çıkarılırdı. Hadi mektup-davetiye olayına kağıt sarfiyatı
oluyor, buna gerek yok diyelim ama cep telefonu sayesinde telefonda
böyle bir sarfiyat söz konusu değil takdir edersiniz ki.
Valilik
de gazetecilere davetleri hep telefonla yapıyor. Gerek önceki
Valilerimizin gerekse şimdiki Valimizin her davetine her arandığımda
gitmişimdir. Ki insan araninca kendini gitmek zorunda hissediyor,
şahsen ben böyle bir durumda gitmezsem eğer kendi payıma
nezaketsizlik olacağını düşünürüm ve o gün bir işim olsa
bile önemli bir sağlık sorunu olmadığı sürece mutlaka gitmeye
çalışınım.
Konunun böyle bir yanı da var. O nedenle
belediyeninkilere gitmiyorum. O ne öyle whatsapp'ta ortaya bir davet
atılıyor, isteyen gelsin isteyen gelmesin misali, Ne kadar
önemserseniz o kadar önemsenirsiniz diyelim ve bu konuyu kapatıp
diğer sorulara geçeyim isterseniz.
BU DA YARGISIZ İNFAZ DEĞİL
Mİ?
Gitseydim "Siz cemal akın'ı su konusunda eleştirirken
Kozcağız barajından borçlansaydınız da suyu alsaydınız,
nitekim Davut Fırıncıoğlu zamanında da Ulupınar suyu borçlanılarak
getirilmiştir dediniz. Peki, siz neden borçlanarak halk ekmeği bir
an önce açmadınız, dar gelirlilerin halini görmüyor musunuz,
neden bu işi bu kadar çok uzatıyorsunuz, seçimde size oy veren
dar gelirliler son bir yıl içinde yapılan ekmek zammından ve
giderek derinleşen hayat pahalılığından daha az etkilenseydi
daha iyi olmaz mıydı?" derdim.
Bir de "Siz basın
mensupları yargısız infaz yapmasınlar, rica ediyorum yazmadan
gelsinler sorsunlar dediniz. Peki, siz Harun gibi geldiler Karun gibi
gittiler diyerek yargısız infaz yapmış olmuyor musunuz?
Sordunuz
mu konunun muhataplarına hakkınızda böyle böyle iddialar var ne
diyorsunuz' diye?
Bu iddialan belgeleriyle bakanlığa ve adliyeye
bildirdiniz mi?
Bunları yapmadan veya yaptıysanız sonucunu
beklemeden ulu orta konuşmak yargısız infaz değil mi?
Bu tür
ağır ithamlan her fırsatta yaparak insanları lekelemiş, onları
toplum önünde küçük düşürmüş olmuyor musunuz? derdim"
(Bartın Gazetesi’nin 31 OCAK 2025 tarihli sayısında yayınlanan Arif ÜÇLER yazısı)
0 Yorumlar
Teşekkürler ...