🐁 KİM KORKAR HAİN KÖSTEBEKTEN..?!

1962'de Amerikalı yazar Edward Albee'nin yazdığı "Kim korkar hain kurttan" adlı oyun evliliklerinde çöküş yaşayan bir çiftin aşkla nefret arasında gidip gelen hallerini konu alır.

Tesbihte hata olmaz derler.
Bir benzetme yapacak olursak bizim belediyede son yaşanan durum da bunun köstebek halidir.

Eger gizli saklı bir işimiz yoksa, kapalı kapılar ardında bilinmesini, duyulmasını istemediğimiz bir iş yapmıyorsak, şeffaf bir yönetim anlayışına sahipsek korkacak, çekinecek bir şeyimiz de yok demektir.

O halde köstebek var diye şikâyet etmememiz gerekir.

Kendisine ve yaptıkları işe güvenen, kendisinden ve yaptıkları işten emin olan kimse-kimseler köstebekten korkar mı?

Ben olsam makam odamın kapılarını da kaldırır. külliyen her şeyimi göz önünde şeffaf yapardım. Seçim vaatleri arasında şeffaf yönetim sözü de yok mu zaten?

Duyulmasını, bilinmesini istemediğimiz nedir ki?
İhaleler değildir herhalde, ki bu elektronik ihale takip sisteminde açıkça görülüyor zaten.

Başka ne var ki sizi rahatsız etsin? Çekindiğiniz bir şey mi var? Bırakalım herkes duysun, bırakalım herkes bilsin, nihayetinde yaptığınız her iş bu millet için, bu şehir için değil mi?

GİTSEYDİM SORARDIM!

Eğer gitseydim gazeteciler günü etkinliğine, sayın başkana bu konuyu ortaya attığında yani belediyede köstebek varlığını işaret ettiğinde bunu sorardım.

Neden gitmediğime gelince?

Bartın'ın Rıza'sı sayın başkanımızın düzenlediği etkinliklerin basına daveti sadece belediyenin whatsapp grubundan yapılıyor. cemal akın döneminde ve ondan önceki dönemlerde (Yalçınkaya'nın önceki 8,5 yıllık dönemi dahil) bu davetler telefonla yapılır, belli başlı gazeteciler başta olmak üzere sözlü davette bulunulurdu.
Ayrıca isme de mektupla davetiye çıkarılırdı. Hadi mektup-davetiye olayına kağıt sarfiyatı oluyor, buna gerek yok diyelim ama cep telefonu sayesinde telefonda böyle bir sarfiyat söz konusu değil takdir edersiniz ki.

Valilik de gazetecilere davetleri hep telefonla yapıyor. Gerek önceki Valilerimizin gerekse şimdiki Valimizin her davetine her arandığımda gitmişimdir. Ki insan araninca kendini gitmek zorunda hissediyor, şahsen ben böyle bir durumda gitmezsem eğer kendi payıma nezaketsizlik olacağını düşünürüm ve o gün bir işim olsa bile önemli bir sağlık sorunu olmadığı sürece mutlaka gitmeye çalışınım.

Konunun böyle bir yanı da var. O nedenle belediyeninkilere gitmiyorum. O ne öyle whatsapp'ta ortaya bir davet atılıyor, isteyen gelsin isteyen gelmesin misali, Ne kadar önemserseniz o kadar önemsenirsiniz diyelim ve bu konuyu kapatıp diğer sorulara geçeyim isterseniz.

BU DA YARGISIZ İNFAZ DEĞİL Mİ?
Gitseydim "Siz cemal akın'ı su konusunda eleştirirken Kozcağız barajından borçlansaydınız da suyu alsaydınız, nitekim Davut Fırıncıoğlu zamanında da Ulupınar suyu borçlanılarak getirilmiştir dediniz. Peki, siz neden borçlanarak halk ekmeği bir an önce açmadınız, dar gelirlilerin halini görmüyor musunuz, neden bu işi bu kadar çok uzatıyorsunuz, seçimde size oy veren dar gelirliler son bir yıl içinde yapılan ekmek zammından ve giderek derinleşen hayat pahalılığından daha az etkilenseydi daha iyi olmaz mıydı?" derdim.

Bir de "Siz basın mensupları yargısız infaz yapmasınlar, rica ediyorum yazmadan gelsinler sorsunlar dediniz. Peki, siz Harun gibi geldiler Karun gibi gittiler diyerek yargısız infaz yapmış olmuyor musunuz?
Sordunuz mu konunun muhataplarına hakkınızda böyle böyle iddialar var ne diyorsunuz' diye?
Bu iddialan belgeleriyle bakanlığa ve adliyeye bildirdiniz mi?
Bunları yapmadan veya yaptıysanız sonucunu beklemeden ulu orta konuşmak yargısız infaz değil mi?
Bu tür ağır ithamlan her fırsatta yaparak insanları lekelemiş, onları toplum önünde küçük düşürmüş olmuyor musunuz? derdim"

(Bartın Gazetesi’nin 31 OCAK 2025 tarihli sayısında yayınlanan Arif ÜÇLER yazısı)






Yorum Gönder

0 Yorumlar