TOPLU GÖRÜŞME Mİ DEDİNİZ ❓❔❗

Geçtiğimiz günlerde memur sendikalarıyla hükümet arasında, önümüzdeki iki yıl için yapılan toplu görüşmelerde memur sendikalarının hiçbir isteklerinin karşılanmaması ve hükümetin lütfuyla memurlara reva görülen, güya enflasyon farkının artış olarak belirlenmesi gerçekten de tam bir komediydi. Diyeceğim ama aslında yetkili sendikalar ve tabi ki çalışanlar açısından bir trajedi oldu.

Basında ve medyada günlerce tartışılan “sözde pazarlık” tek tarafın dayatması ve sözde sendikaların kayıkçı kavgasıyla tam da beklendiği gibi son buldu.

KOMEDİ Mİ TRAJEDİ Mİ?

Yıllar önce okuduğum ve bu durum nedeniyle anımsadığım bir öyküsünde Çehov; sanki bizim bu toplu görüşmeleri anlatıyordu. Öykü; iki aydır evinde çocuklarına eğitici olarak çalıştırdığı kadını, yaptığı işin karşılığını ödemek için odasına çağıran ev sahibinin, hesabınızı kapatalım sanırım sizin de paraya ihtiyacınız vardır sözleriyle başlıyordu. Buyurun oturun bayan. Siz kendiniz istersiniz diye bekliyordum ama hiç sesiniz çıkmadı. Neyse, ayda otuz rubleye anlaşmıştık, değil mi?

-Hayır kırk rubleye.

-Hadi canım siz de! Ben deftere otuz yazmışım. Eğiticilere zaten hep otuz öderim. İki aydır görev yapıyorsunuz değil mi?

-Hayır iki ay beş gün.

-Tam iki ay. Ben öyle kaydetmişim. Demek ki atmış ruble ödemem gerekiyor. Bundan, dokuz pazar ve üç bayram gününü düşersek ki o günlerde çocukları çalıştırmadınız, sadece gezip dolaştınız, değil mi?  

Kıpkırmızı kesilen kadın gözlerini yere diker. Ağzından bir tek söz çıkmaz.

–Bu duruma göre on iki ruble eksik ödeyeceğiz. Çocuklardan birinin de dört gün hasta olduğu için ders yapmadınız. Sadece birini çalıştırdınız. Ayrıca üç gün de dişiniz ağrıdığı için karım öğleden sonra sizi izinli saymış. On ikinin üzerine yedi daha eklersek on dokuz ruble daha düşmemiz gerekiyor. Bunu atmıştan çıkarırsak geriye kırk bir kalır. Hesap doğru mu?

Kadının gözleri kızarıp sulanır. Bir yandan da çenesi titremeye başlar. Sinirlenip öksürürse de gene de bir şey söyleyemez.

-Yeni yıla girerken bir çay fincanı ile tabağını kırmıştınız. On iki ruble de bunlar için ödemeniz gerekiyor. Ha! Bir de sizin dikkatsizliğinizden çocuklardan biri ağaca tırmanırken pantolonu yırtılmıştı. Siz bunlar için ücret alıyorsunuz. Gözünüzü dört açacaktınız! Etti mi beş ruble daha! Geçen ay da benden on ruble almıştınız.

Kadın: Hayır öyle bir şey almadım diyecek olur.

-Burada yazılı işte. Kırk birden yirmi yedi çıkarsa geriye on dört ruble kalıyor. Zavallı kadının gözlerinde yaşlar, burnunun ucunda ter tanecikleri belirir. Gözlerinde yaşlarla elleri titreyerek verilen parayı alır. Belli belirsiz teşekkürler diye fısıldar.

YETKİLİ SENDİKALARDAN NEREDEYSE HÜKÜMETE TEŞEKKÜR

-Niçin teşekkür ediyorsun?

-Para verdiğiniz için.

Ama ben sizi aldattım. Soydum sizi. Paranızı çaldım. Bir de bana teşekkür ediyorsunuz.

Kadın: Başkaları bu kadar da vermiyor. Deyince;

-Vermezler ya! Senin gibilere vermezler tabi. İşte ben size ders olsun diye böyle davrandım. Seksen rubleniz şurada zarfta duruyor. İnsan böylesine beceriksiz olabilir mi? Niçin sesinizi çıkarmıyorsunuz? Başkalarının tavrına karşı çıkmıyorsunuz? Bu dünyada hakkınızı söke söke alacaksınız!

Bizim hükumetimizden, kadının patronu gibi işin sonunda dürüst davranmasını zaten beklemiyoruz. Ancak tüm memur ve milyonlarca emekliyi temsil etme iddiasında olan sözde sendikaların da öyküdeki kadından bir farkı olmadığını artık milyonların görmesi için daha ne olmalı acaba?

Bartın Gazetesi’nin 6 EYLÜL 2025 tarihli Mehmet DEMİRCİOĞLU Köşe Yazısı   


Yorum Gönder

0 Yorumlar