ŞU BİZİM EVLİYA ÇELEBİ

Yeni yıla girdiğimiz şu günlerde biraz eğlenmek ve biraz da düşünmek için gelin birlikte geçmişte bir yolculuğa çakalım. Ve Evliya Çelebi’ye kulak verelim. 

Evliya Çelebi nasıl gezgin olduğunu anlatırken; buna gördüğü bir rüyanın sebep olduğunu,  rüyasında sabah namazı kılmak için gittiği camiye bütün peygamberlerin ruhları ve Peygamberin geldiğini, Peygamberin kendisinden sabah namazını kıldırmasını istediğini, sonra da peygamberin elini öperek şefaat isteyecekken, şefaat sözü yerine, heyecandan dilinin sürçerek “seyahat” dileğinde bulunduğunu söylemektedir. Bu halinin peygamberin hoşuna gittiği ve kendisine hem şefaat hem de seyahatin mübarek olsun diyerek camiden ayrıldığını belirtir. Evliya Çelebi bunun üzerine düşmüş yollara.

SEYAHATNAME

Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesinde zamanın olaylarını kendi penceresinden değerlendirmiş, bazen gerçeklerden uzak ve abartılı öykülere de yer vermiştir. Ancak yine de zamanın bazı önemli olaylarını kendi penceresinden yansıtmayı başarabilmiştir. Örneğin Erzurum’un soğuğunu anlatırken betimlediği “kışın bir kedi damdan dama atlarken havada donmuş kalmış. Ancak bahar gelip de buzlar çözülmeye başlayınca karşı dama geçebilmiş” ifadesi, gerçek olmadığını bildiğimiz halde bize Erzurum’un soğuğu hakkında bir bilgi vermektedir.

Bir başka öyküsünde ise, yaşadığı dönemde yaptığı işlerle ün kazanmış ve bu yüzden (becerikli) anlamına gelen “hezarfen” lakaplı Ahmet Efendi’den bahsetmektedir. Evliya Çelebi  onu şöyle anlatır.

HEZARFEN AHMET

“Okmeydanı’nın minberi üzerinden rüzgârın şiddetine kartal kanatlarını kaptırarak sekiz dokuz kere havada uçmuştur. Hatta 4. Murad Sarayburnu’ndaki Sinan Paşa Köşkü’nde oturarak bu Ahmet Efendi’nin (hezarfen) Galata Kulesi’nin tepesinden lodos rüzgarıyla uçup, Üsküdar’a indiğini seyretmiş ve kendisine bir kese altın ihsan etmiştir.” Ancak; “bu adam çok korkulacak bir adamdır. Her ne isterse yapabilecektir” kuruntusu ve korkusuyla onu ta Cezayir’e sürgüne göndermiştir.Bunun doğru olup olmadığını bilemiyoruz. 

Ancak; Evliya Çelebi’nin 1630 lu yılları anlattığı  bu olaydan yüz elli sene sonra, Mongolfiye kardeşlerin 5 Haziran 1783 tarihinde saman tütsüsüyle şişirdikleri bir balonla yaptıkları uçuş denemelerinin o zamanın bilim ve teknik dünyasını nasıl heyecanlandırdığını gördüğümüzde, bizim Hezarfen’in becerilerinden yararlanamadığımız gibi bir de adamı sürgüne gönderişimize, zamanında matbaa ve daha birçok gelişmeyi kaçırdığımızı bildiğimiz için üzülüyoruz. 

Bundan yıllar sonra da bugün bizim sahip çıkamadığımız bilim insanlarımızın, dünyanın birçok yerinde yaptığı buluşlarla çığır açmalarına, neden onlara sahip çıkamadık diye bizden sonraki nesillerin bize kızıp, üzüleceği gibi. Ne diyelim!

(Bartın Gazetesi’nin 10 OCAK 2025 tarihli sayısında yayınlanan Mehmet DEMİRCİOĞLU yazısı)


Yorum Gönder

0 Yorumlar