UNUTTUKLARIMIZ: TERKETTİKLERİMİZ (1)

 Yeni bir yila, hayırlısıyla başladık. lyisiyle kötüsüyle bir yılı daha geride bırakırken aklımıza geçmişteki alışkanlıklarımız da akıllara gelmekte. Yılbaşlarında, dini bayramlarda uzaktakine yakındakine, dostlarımıza akrabalarımıza yeni yılı tebrik kartlarıyla kutlardık. Artık ne bu kutlamalar kaldı ne de tebrik kartları var. Mazide kalan bir hatıradan ibaret oldu. Günümüzde tebrik kartları artık efemera malzemesi olarak satılmaktadır. Günümüzde kutlamalar dijitalleşerek cep telefonu vb. aygıtlar tarafından yapılmaktadır.

YILBAŞI KARTLARI
Eskiden yılbaşı geldiğinde lapa lapa kar yağardı. Mevsim ve iklim değişikliği sebebiyle artık yılbaşında kar yağması imkansız hale geldi. Bu da artık mazideki anılardan ibaret oldu. İklim değişikliği ve küresel isinma ve Dünya'mızdaki dengeleri alt üst etti. Eskiden karın çok yağdığı zamanlarda eski Bartın evlerinin üzeri bir metreye kar birikintisiyle dolardı. Nitekim çatı çökmemesi için karın temizlenmesi gerekmekteydi. Bu işlem için eskiden uzun saplı kürekler yapılırdı ve evin üstünde bulunan yangın bacasından kar kürünürdü. Buna "eviy üzerindeki garı küredik" denirdi. Eskiden zemheri olarak adlandırılan kişin en soğuk kırk günü olarak bilinen zemheri soğukları mazide kaldı. Bu zamanlarda genellikle her taraf buz tutar, saçaklar buz kütleleri kılıç gibi sarkardi. İnsanlar saçak diplerinden yürüyemezdi. Ne zaman hava ısınacak, halk ağzındaki tabirle "her taraf şıpıramağa başladı" denecek diye beklenirdi. Bu tabir karın eridiğini ifade etmeyi temsil ederdi.

KAVURMA
Eskiden günümüzdeki kadar çok fabrika olmadığı için el emeği göz nuru ile geçinebilen aileler vardı. Bu aileler altı ay çalışır ve altı ay tatil yaparlardı. Bartın'da bu tarzda geçimini sağlayan aileler çoğunlukla hayvan besler veya hayvan satın alırlardı. Hayvan kesilir ve büyük sofralarda etler kuşbaşı olarak doğranırdı. Bu işlem yer sofrası olarak bilinen büyük ve küçük sofra üzerinde yapılırdı. Bir taraftan evlerde ocakta ateş yakılır üç ayaklı sac ayağı konur, bunu üzerine büyük içi kalaylı bakır tavalar konur ve etler içine dökülürdü. Kızgın ateşte etler pişer ve pişen etin içine bir miktar yağ atılır ve pişmeye bırakılırdı. Etler pişerken içindeki su fokur fokur ses çıkarırdı. Pişen etler kıvama geldiğinde tabak sofra olarak bilenen kalaylı tabaklar etler konurdu. Bu işlemle etler soğumaya bırakılırdı. İki üç gün sonra bu tabaklardan kalıplaşmış olan etler genellikle kavurma şeklinde alınırdı. O yıllarda genellikle her evde buzdolabı bulunmazdı. Bunun yerine tel dolaplar buzdolabı görevi görmekteydi. Kavurma kalıplan tel dolaplara dizilir, her kavurma kalıbının arasına iki ince çita koyulmak şartıyla kavurmalar muhafaza SAYI 4111 edilirdi. Bu işleme Bartın ağzında "gavurma gavurduk" deniridi. Teknolojinin erişilebilir olmasıyla artık her eve buzdolabı girmiş tel dolap bırakılmıştır. Artık kavurmalar hazır bir şekilde alınabilir ve kolay erişilebilir olmuştur. Kavurma yapma geleneğini de mazide kendine bir yer seçmiştir. 1960'lı yıllarda bir kilo kıymanın yedi buçuk veya on lira olduğunu anımsamaktayım. 2025'e girerken bir kilo kıyma 539 TL olarak satılmaktadır. Ateş pahasını tam anlamıyla ifade etmektedir. Nereden nereye!?

SALÇA
Eskiden yaz günlerinde aileler kış erzaklarını hazır ederlerdi. Tarhanadan reçele, turşudan salçaya bilfiil akla gelecek birçok malzemeyi yazdan hazırlarlardı. Bartın ağzıyla "Devrendağazı", "Derbent Köyü domatesi meşhurdur. Aileler Kadınlar Pazarı'nda satılan Derbent'ten gelen domatesi kasalarla alırlar ve evlerde domatesler doğranır süzgeçten geçirilerek salça haline getirilirdi. Bu işlem yapılırken yine ya bahçede ya da evin içindeki ocakta ateş üzerinde salça yapılırdı. Tabii ki diğer gelenekler gibi bu gelenekte modern zamanlara yenildi. ne yazık ki mazide kendine bir yer seçti.
(Yaşlandıkça hatıralar, dimağımda tekrar canlanıyor. "Hatıralar yaşlılığın bastonudur" sözüyle bu yazı dizisine başlamış bulunmaktayım.)

(Bartın Gazetesi’nin 10 OCAK 2025 tarihli sayısında yayınlanan Çetin ASMA yazısı)


Yorum Gönder

0 Yorumlar