EKOLOJİK İNTİHAR 📈

Sosyal medyada, orman yangınları sonrasında bazı paylaşımlarda Kızılçam ormanlarının yerine zeytin (Olea europaea) dikilerek bu alanların zeytinliklere dönüştürülmesi öneriliyor. Zeytinin hem meyvesini hem de ağacını çok seven bir orman mühendisi akademisyen olarak, bu konuda görüşlerimi paylaşma zorunluluğu hissettim. Bu vesileyle, orman ekolojisinin duayen isimlerinden hocamız Prof. Dr. Necmettin Çepel'in anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Kızılçam (Pinus brutia), Doğu Akdeniz Havzası'nda yüz binlerce yıldır varlığını sürdüren, Akdeniz ikliminin karakteristik özellikleri olan yazları sıcak ve kurak koşullara mükemmel uyum sağlamış, hızlı büyüyen, doğal ve aynı zamanda endüstriyel bir ağaç türüdür. Ülkemizde yaklaşık 5.8 milyon hektar gibi kritik bir alanı kaplayan bu ormanlar, yangınlarla evrimsel bir ilişki içinde gelişmiştir. Yangın sonrası tohumlarını serbest bırakan kozalak yapısı (serotin), genç denilecek yaşlarda kozalak verme özelliği, ağacın gövdesini yüksek sıcaklıktan koruyan kalın kabuk, yangın sonrası dönemlerde sürgün verme kapasitesi gibi morfolojik ve anatomik adaptasyonlar geliştirmiştir. Bu benzersiz ekosistemleri monokültür zeytinliklere dönüştürme düşüncesi, Türkiye için "EKOLOJİK İNTİHAR" anlamına gelir: Kızılçam ormanları, çok sayıda endemik bitki, böcek, kuş ve memeli türü için vazgeçilmez yaşam alanıdır. Monokültür zeytinlikler, bu karmaşık besin ağlarını ve habitat mozaiğini yok eder, biyolojik çeşitliliği büyük ölçüde fakirleştirir. Kızılçamın gelişmiş kök sistemi toprağı sıkıca tutarak erozyonu önler, toprağın su tutma kapasitesini artırır ve yeraltı sularının beslenmesine katkıda bulunur. Zeytinliklerde ise toprak işleme ve daha az yoğun kök yapısı, özellikle eğimli arazilerde erozyon riskini büyük ölçüde artırır. Dolayısıyla toprak ve su döngüsü bozulur. Kızılçam, geliştirdiği adaptasyonlar sayesinde yangını takiben hızla doğal rejenerasyonu başlatır ve alanı 5-10 yıl gibi kısa bir sürede yeniden orman formasyonuna kavuşturur. Zeytin ise yangına karşı bu tür adaptasyonlara sahip değildir ve doğal olarak kendini yenileyemez. Dikim gerektirir. Akdeniz Havzası'nda iklim değişikliğinin etkileri giderek şiddetlenirken, kızılçam ormanlarının karbon tutma kapasitesi ve iklim düzenlemedeki (sıcaklık, nem regülasyonu) stratejik rolü çok daha kritik hale gelmiştir. Bir meyve bahçesi olan zeytinliğin karbon tutma ve iklimi düzenleme kapasitesi, doğal bir orman ekosistemiyle kıyaslanamaz. Bu tür bir dönüşüm girişimi, kaçınılmaz olarak başarısızlığa mahkumdur veya istenmeyen sonuçlar doğurur. Araziler, kızılçam orman örtüsünün koruyucu etkisini (kapalılık) kaybettikçe toprak verimliliğini yitirebilir, şiddetli erozyona uğrayabilir ve istilacı türlerin baskınlaştığı çorak alanlara dönüşebilir (degradasyon). Denenen alanlar geri döndürülemez bir biyolojik ve toprak fakirleşmesine maruz kalabilir. Kızılçam, hızlı gelişen endüstriyel bir tür olarak toplumun odun hammaddesi ihtiyacının (kereste, kâğıt, reçine vb.) karşılanmasında hayati öneme sahiptir. "Kızılçam ormanları yanıyor, engelleyemiyoruz, o halde tür değişikliğine gidelim, yerine zeytinlikler kuralım" yaklaşımı, yangınla mücadele konusundaki çaresizliği kabul etmek ve ekolojik gerçekleri görmezden gelmek anlamına gelir. Bu, ekolojik açıdan temelden yanlış bir yaklaşımdır. Unutulmamalıdır: Kızılçam ormanları Akdeniz iklimine özgü doğal ekosistemlerdir, zeytinlikler ise tarımsal bahçelerdir (agro-ekosistemler). Bir orman ekosisteminin sağladığı ekosistem hizmetlerini (hava ve su kalitesinin düzenlenmesi, iklim regülasyonu, biyoçeşitliliğin korunması, erozyon kontrolü, rekreasyon) bir meyve bahçesi karşılayamaz. Kızılçam ormanları ile yerleşim yerleri (kent, köy) arasındaki ara kesitlerde (yangın tampon bölgeleri), kızılçam ağaçlarından arındırılmış alanlarda; yangına daha dayanıklı yerli türler (örneğin, Akdeniz servisi - Cupressus sempervirens var. horizontalis) ile birlikte, seyrek olarak ve ölü örtü (yanıcı materyal) temizliği sürekli yapılmak kaydıyla zeytin de dikilebilir. Bu, yerleşimleri korumaya yönelik akılcı bir risk azaltma stratejisinin parçası olabilir. Sonuç olarak, yüz binlerce hektar büyüklüğündeki doğal Kızılçam ormanı alanlarını monokültür zeytinliklere dönüştürmeyi savunmak, ekoloji temelinde kabul edilemez, çok büyük ve geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabilecek bir hata olur. Korunması ve yangın sonrasında doğal rejenerasyonunun desteklenmesi gereken bu eşsiz ekosistemlerin yerini, tarımsal bahçeler alamaz Barbaros YAMAN (Bartın Orman Fakültesi Ögretim Üyesi)



Yorum Gönder

0 Yorumlar