DÜĞÜN SEZONU 💁

Şu günlerde neredeyse hemen her gün, birden çok düğün, kına ya da nikâh davetiyesi alıyoruz. Sanırım sizlere de geliyordur. Bazen aynı gün birden çok düğüne katıldığınız bile oluyordur.

Evlilik gelenekleri yörelere göre değişse bile, artık gençler neredeyse tek tip törenle dünya evine giriyor. Hali vakti yerinde olanlar otel ya da kentin gözde mekânlarında evlenirken, orta halliler düğün salonlarını, parası olmayan ya da parasını sokağa saçmak istemeyenler de sade bir nikâhı tercih ediyorlar.

Kırsal kesimlerde hala gelenekler sürdürülmeye çalışılıyor. Ancak öyle üç gün üç gece düğünler çoktan tarihe karıştı. Eskisi gibi kız kaçırma ile evlilikler de sokak röportajlarında, nasıl evlendiniz? Diye sorulduğunda, ağzında diş kalmamış yaşlı ninenin, yanındaki eşine bakıp gülümseyerek “gençlerin anlamakta zorlandığı” “bu beni kaçırdı” sözleriyle gülümsetiyor.

Şimdi öyle, düğün öncesi düğün alışverişi, gelinin kardeşlerine, amcalarına dayılarına hediye almak, damada iç çamaşırı, bornoz, sabahlık ve benzeri almak kimin ne haddine.

AKILDA KALANLAR

Eski düğünlerden en çok akılda kalanlar, başka kentlerdeki komşu düğünlerine bile otobüs tutulup topluca gidilmesi ve  tabi ki takı töreniydi. Bu gün de yapılıyor, ancak o zamanki törenlerle kıyaslanamaz bile. Bu tören önce erkek tarafı, sonra da kız tarafı ve davetlilerin sırayla takı takıp, gelin ve damadı kutlamasıyla sürerdi. Düğün evinden birisi kimin ne taktığını abartarak duyururdu. Gelinin kolları bilezik, damadın yakası, altın ve kıymetli paralarla dolardı. Gidilen düğünlerde, çok yakın akraba olmasa bile çeyrek altın takılır ve karşılığı beklenirdi. Düğünün sonunda önce kız tarafı, ardından da erkek tarafının akrabalarıyla, gelin ve damadın  toplu fotoğraf çektirmesi olmazsa olmazlardandı.  Fotoğraf çekimlerinde kimsenin dışarda kalmasına izin verilmezdi. Yaş almış kişilerin fotoğraf albümlerinde siyah beyaz  düğün fotoğrafları eminim hala duruyordur.

Şimdilerde gelin ve damat düğünden önce “mekân çekimleri ”adı altında fotoğraf çektirip geçip gidiyorlar.  

NELER YAPABİLİYORMUŞUZ NELER

Şimdi düşünüyorum da herkes ne kadar varlıklıymış. Bu bahsettiklerimin çoğu, birçok aile tarafından yapılması zorunlu adetlerdi. Tüm bunlar, oğlan babasının tek başına yapabildiği, emekli ikramiyesi, ya da harman sonu elde edilen gelirle karşılanabilen şeylerdi.

İçinde yaşadığımız dönemde düğün yapacak kişi, emekli ikramiyesiyle değil düğün yapmak, sadece beyaz eşyaları almaya kalksa bile belini doğrultamaz. Ya davetliler.!  Altın takmak çoktan hayal oldu da, artık başka bir kente düğüne gitmek şöyle dursun, aynı kentteki düğün salonuna gitmek için yapılacak yol masrafı bile ağır geliyor.

Şimdilerde kolları bilezik dolu gelinleri Güneydoğudaki aşiret ya da lüks otellerde yapılan Arap ve Hintli dolar milyonerlerinin düğünlerinde görebiliyoruz ancak.

O zamanlar hepimiz yoksulduk, fakat mutluyduk.  Şimdi  görünüşte her şey var. Ancak varlık içinde yokluk yaşıyoruz. Yüzümüzden düşen bin parça. Neredeyse mutluluğu unuttuk. Zaten yaşamımız da  “sanal” oldu. İnsanlar mutlu görünmek için sadece sosyal medyada gülümser hale geldiler. Eskiden bir aile düğün yapacağı zaman, ailenin tüm fertleri seferber olurdu. Elbirliğiyle güle oynaya bu işin üstesinden gelinirdi. Şimdilerde ailenin her ferdi çalışsa bile kazançları beslenmelerine yetmiyor. Kaldı ki çalışacak iş nerede?

Yani diyeceğim o ki şimdiki gençlerin işi çok zor. Büyüklerimiz bizler evlenirken “Allah mesut etsin evladım” derlerdi. Biz de ağız alışkanlığı şimdi öyle diyoruz da, bu gidişle bu güzel sözün yerini yakında  “Allah kolaylık versin evladım” alırsa hiç şaşırmam.

Bartın Gazetesi’nin 27 AĞUSTOS 2025 tarihli Mehmet DEMİRCİOĞLU Köşe Yazısı   


Yorum Gönder

0 Yorumlar