Günümüz Madenciligi, "Gizli Sömürgecilik ve Türkiye"

Yazı başlığının "Gizli sömürgecilik ve Türkiye" kısmı Cumhuriyet gazetesi yazarı Ergin Yıldızoğlu'na aittir ve 2/10/2025 tarihli yazısının da başlığıdır.

Yazının ülkemizdeki günümüz madenciliğiyle (SÖMÜRGE MADENCİLİĞİ) direkt ilişkili olması dolayısıyla paylaşılmasının önemli olduğunu düşüyorum.

Ergin Yıldızoglu şunları söylüyor:

MAPEG* tarafından 33 ilin toprakları doğrudan madencilik yatırımlarına açılmıştır.

Son mali krizden bu yana, özellikle de son yıllarda kapitalizmin yapay zeka, veri altyapıları ve kritik mineraller etrafında yeni bir evresi şekilleniyor. Neoliberal dönemin finansallaşma ve serbest piyasa gibi gereksinmelerinden farklı olarak bu yeni evre doğrudan kaynak kontrolü, altyapısal bağımlılık ve jeopolitik rekabet üzerine kuruluyor. Bu dönüşümü, "GİZLİ (HATTA HORTLAK) SÖMÜRGECİLİK" olarak da tanımlayabiliriz. Bu yeni  aşamada, klasik somürgeciliği anımsatan işgal ve askeri yıkım (son yıllarda başlamış olsa da) henüz egemen değildir; neoliberal dönemdeki gibi piyasa özgürlükleriyle meşrulaştırılmış bir küreselleşmenin aksine, "GİZLİ SÖMÜRGECİLİK", karşılıklı fayda altında ortaklıklar, yatırım anlaşmaları, yeşil enerji projeleri ve dijital dönüşüm  vaatleri üzerinden işliyor; çevre ülkelerde egemenlik kaybı, ekolojik yıkım ve altyapısal bağımlılık yaratıyor.

Geçmişte klasik sömürgeciliğin, merkezde faşizme zemin hazırlaması gibi, bu yeni dönemde de "GİZLİ SÖMÜRGECİ" yapılar içinde gelişen "SÜREÇ OLARAK FAŞİZM", hızlanan göç hareketleri gibi sonuçları üzerinden merkez ülkelere geri dönüyor.

TÜRKİYE VE GİZLİ SÖMÜRGECİLİK

TÜRKİYE'DE FİNANSAL KRİZ DÖNEMİNE KADAR YAKLAŞIK 1200 MADEN RUHSATI  verilmişken 2008-2025 döneminde verilen ruhsat sayısı 400 bini geçmiş. Neoliberal dönemin "PİYASA AÇILIMI" politikaları geride kalırken AKP döneminde ülke, yerel rejim tarafından yönetilen bir "GİZLİ SÖMÜRGECİLİK" dönemine girmiş.

BU YENİ DÖNEMDE ÇARPICI BİR EKOLOJİK YIKIM DA SÖZ KONUSUDUR.

Türkiye genelinde madenciliğe açılan orman sayısı önceki dönemlere göre üç kat artarak 99 BİN HEKTARA ULAŞMIŞ. 

Uzmanlara göre devletin madencilikten aldığı pay BİNDE 9 düzeyinde. Bu oran, kamu yararı ilkesinin terk edilip ülkenin doğal kaynaklarının yerli ve yabancı sermayeye devredildiğini açıkça gösteriyor.

AKP iktidarının madencilik politikaları, neoliberal dönemin dış kaynak girişine (finansal sömürüden pay alarak) dayalı büyüme (neo-emperyalizm) modelinin yerini doğrudan HAMMADDE MERKEZLİ (ranttan pay alarak) BÜYÜME MODELİNE bıraktığını  gösteriyor. Bu bağlamda Wood Mackenzie gibi danışmanlık kuruluşlarının raporlarında, Türkiye'nin, kritik minerallerin (lityum, kobalr, nikel) küresel arzında stratejik bir alan olarak görülen "SÜPER BÖLGENİN" (klasik paylaşım alanlarından-sömürgelerden oluşuyor) parçası olarak tanımlanması şaşırtıcı değildir.

Yurttaşların, "ekstraktif sermayeye" karşı  yaşam alanlarını savunma girişimlerinin sık sık jandarma eşliğinde bastırılmasının gösterdiği gibi, devlet yurttaşını değil sermayeyi koruyor, "GİZLİ SÖMÜRGECİLİK" ülke topraklarını uluslararası şirketlerin kullanımına açan süreç baskı, şiddet, adaletsizlik ile ele gidiyor.

AKP döneminde doğal kaynaklar, işbirliği, ekonomik büyüme fantezileriyle uluslararası sermayeye devrediliyor, devletin payı asgari düzeyde kalıyor, yerel işbirlikçiler ranttan pay alırken halkın iradesi açık-örtülü-simgesel şiddetle  bastırılıyor. Rejim, küresel sermayenin artan hammadde ihtiyacına uyum sağlayarak ayakta kalmaya çabalarken birbiri ardına çıkarttığı yasalar, dağıttığı imtiyazlar, "GİZLİ SÖMÜRGECİLİK"  altında ulusal egemenlik erozyonu anlamına da geliyor. Yurttaşların bu erozyona direnme refleksi bastırma çabaları da "SÜREÇ OLARAK FAŞİZM"in önemli bir bileşenini oluşturuyor.

Özetleyelim:

- MAPEG 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açmıştır, böylece yeni döneme ilişkin emperyalizm tartışmalarını canlandırmıştır. 

- Bu yeni evre, Neoliberal dönemin finansallaşma ve serbest piyasa gibi gereksinimlerinden farklı olarak doğrudan kaynak kontrolü, altyapısal bağımlılık ve jeopolitik rekabet üzerine kuruluyor. 

Bu dönüşüm "GİZLİ SOMÜRGECİLİK"dir.

- "GİZLİ SÖMÜRGECİLİK", karşılıklı fayda kılıfı altında ortaklıklar, yatırım anlaşmaları, yeşil enerji  projeleri ve dijital dönüşüm vaatleri üzerinden işliyor; çevre ülkelerde egemenlik kaybı, ekolojik yıkım ve altyapısal bağımlılık  yaratıyor.

- Türkiye'de finansal kriz dönemine kadar yaklaşık  1200 maden ruhsatı verilmişken 2008-2025 döneminde verilen ruhsat sayısı 400.000' i geçmiş durumdadır. Neoliberal dönemin "piyasa açılımı" politikaları yerini AKP döneminde "GİZLİ SÖMÜRGECİLİK"e bırakmıştır.

- Bu yeni dönem çarpıcı bir ekolojik yıkımla sonuçlanmıştır. Madenciliğe açılan orman sayısı üç kat artmış, 99.000 hektara ulaşmıştır.

- Kamu yararı ilkesi terkedilmiştir, DOĞAL KAYNAKLAR yerli ve yabancı sermayeye devredilmiştir.

- AKP iktidarının madencilik politikaları doğrudan HAMMADDE MERKEZLİ (ranttan pay alarak) BÜYÜME MODELİNE endekslenmiştir.

- Emperyalist danışmanlık kuruluşlarının raporlarında Türkiye'nin kritik mineraller (lityum, kobalt, nikel) oluşum bölgeleri, küresel arzda "süper bölgeler" olarak tanımlanmıştır.

- Yurttaşların yaşam alanlarını savunma girişimlerinde mevcut iktidar yurttaşları değil, sermayeyi korumaktadır ve 

"GİZLİ SÖMÜRGECİLİK"le ülke toprakları uluslararası şirketlerin kullanımına açılmakta, doğal kaynaklar, işbirliği, ekonomik büyüme fantezileriyle uluslararası sermayeye devredilmekte, devletin payı asgari düzeyde kalırken, yerel işbirlikçiler ranttan payını almakta ve halkın iradesi "açık-örtülü-simgesel" şiddetle bastırılmaktadır.


- Rejim, küresel sermayenin artan hammadde ihtiyacına uyum sağlayarak ayakta kalmaya çabalarken, çıkarttığı yasalar ve dağıttığı imtiyazlarla da "GİZLİ SÖMÜRGECİLİK"in ve SÖMÜRGE MADENCİLİĞİNİN alanını genişletmektedir.

Yazar Ergin Yıldızoğlu'nun yazısında belirttiği ve özetinde de görüldüğü gibi esasta anlatılan, ya da anlatılmak istenen ana tema; 

Son 23 yıldır günümüz Türkiye'sinde yaşadığımız HAMMADDE MADENCİLİĞİ ya da diğer adıyla SÖMÜRGE MADENCİLİĞİDİR

24 Ocak 1980 ekonomik kararları, 12 Eylül 1980 Faşizmi ve Türk-İslam ideolojisiyle ülkemiz doğal kaynakları SÖMÜRGE MADENCİLİĞİNİN talanına, yıkımına teslim edilmiştir.

Cumhuriyet dönemi ekonomisi;

Osmanlı'dan devr alınan HAMMADE MADENCİLİĞİNİ, SÖMÜRGE MADENCİLİĞİ olarak tanımlamış ve red etmiştir. Doğal kaynaklarımızı, madenlerimizi planlı kalkınmanın, sanayileşmenin temel girdisi olarak değerlendirmiştir, hammadde-üretim-pazar zincirini elinde tutmuş ve ulusal sanayileşmesinin kurumlarını, kalelerini (SÜMERBANK, ETİBANK) kurmuştur.

Bugün de yapılacak iş temel anlayış olarak böyle olmalıdır. Cumhuriyetin kalkınma programı 21. yüzyıla taşınmalıdır.

Cumhuriyeti kuran parti yine CUMHURİYETÇİLİK, Yurtsever MİLLİYETÇİLİK, HALKÇILIK, LAİKLİK, DEVLETÇİLİK (planlı kalkınma) ve DEVRİMCİLİK programıyla bütün halk güçlerini dün olduğu gibi, bugün de iktidara taşımalıdır. 

Halk güçlerini TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE ile buluşturmalı, "EGEMENLİĞİN KAYITSIZ ŞARTSIZ HALKINDIR" OLDUĞU MECLİSE kavuşturmalıdır.

*MAPEG: Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü

03/10/2025 İsmail Hakkı Kılıç


Yorum Gönder

0 Yorumlar